Umarım duyması gereken herkese bir işaret olur diyeceklerim. 💗👸🏼⭐️
•Hayatta en önemli yetimiz kendimize özen göstermektir. “Kendine özen gösterme” çabası, sorunları görmezden gelme anlamına geliyor çoğu kişi için, halbuki kendine özen göstermek “vazgeçmek” gibi güçlü bir meziyeti de barındırır içinde. Çoğu zaman güncel durumunu korumak için negatif işaretleri görmezden gelen insanları düşün. Sorunlu evliliklerini hayali bir “elalem” için devam ettiren çocuk yetişkinler, ayıp olmasın diye susulan haksızlıklar.. Halbuki sorunlu evliliğini sonlandıran bir kadın, sorunları görmezden gelip kendi benliğini yok sayan bir partnerle devam eden bir kadından daha saygındır. Çünkü çocuğuna kendine değer vermek için; vazgeçmenin de ödenmesi gereken normal bir bedel olduğunu gösterir. Şunu unutma, kendi gerçekliklerini yıkabilen insanların cesareti, yeniden inşa edeceklerine duydukları güvenden ileri gelir. Onları yargılama, alkışla.
•Aman Ali Rıza Bey tadımız kaçmasın mantığı sadece dizilerde işe yarıyor. Kimse seni sustukların için ödüllendirmeyecek. İstediğin uyumlu ve uslu bir hayatsa, o zaman isteklerini sorgulayarak başla işe. Ve eğer hayatını hakkını vererek yaşamaya karar verirsen de kabul et, bazen ağzını açıp gözünü yummak da normaldir. Kontrollü öfke, kendine sahip çıkmak için kullandığın öfke sağlıklıdır, neyi kabul edip etmeyeceğinin, sınırlarının olduğunun işaretidir.
•“Toplum ne der” baskısını hissetmek, kendi hayatının sorumluluğundan kaçmaktan başka bir şey değil. Eğer kendini bu kadar azımsayıp toplumu da bu kadar yüceltiyorsan bilmelisin ki senin hayatında yaptığın en önemli değişiklik bile maksimum on beş dakika konuşulacak, çünkü sen sadece kendi hikayenin baş karakterisin. O yüzden atmayı ötelediğin her adım için başkalarını suçlamaktan vazgeç, değerlisin, ama pek de önemli değilsin.
•Bir şeyden vazgeçmek üzereysen, muhtemelen neden vazgeçmemen gerektiğiyle alakalı binbir bahane duyacaksın. Çünkü kendi prangalarının bileklerine yaptığı izlerle yaşayan insanlar, senin zincirlerinden kurtulup dans etmeni izlemek istemeyecekler. Seni sevmediklerinden değil (ki eğer bu senin için o kadar önemliyse), seni izlemek kendi acılarını hatırlatacağı için.
•Travmalar gerçek değil, her şeyi fi tarihine yükleyip yaşamının sorumluluğunu almaktan, hatalarını “napayim tabiatım böyle” diye hafifletmekten vazgeç. Tıpkı suçu topluma atmak gibi, sorumluluğu annene/babana/seni yetiştirenlere atmaktan vazgeç. Sürekli geçmiş yaralarını deşmek bir noktada dikiz aynasına bakıp şehirlerarası araba kullanmak gibi. (Belki de bu yüzden Freud ve Jung, Adler’den daha popüler; travma narrative’i “bak aslında sana böyle olduğu için sen bu şekilde end up etmişsin” diyerek danışanı rahatlattığı için)
•Sıradaki, psikoloji desteksiz kişisel gelişim kitaplarının hepimize ilettiği nihai narrative: en pozitif insanların pürüzsüz hayatları olur. Halbuki olayların akışını ve insanları birbirinden ayırırsak çok net görürüz, en pozitif insanlar zamanında en ağır pürüzlerle baş ettikleri için şuanda da pozitif kalabiliyorlardır. En çok kendilerine sadık oldukları için gereksiz tüm bağlardan vazgeçmişlerdir, ruhları özgürdür.