Dinsel olarak “nazar” var mı yok mu bunu ben bilemem, ancak sosyolojik olarak bu kavramı ayaklarımızın yere basması adına muazzam işlevsel buluyorum
2023’te öğrendiğim en önemli şeylerden biri de hayatımda güzel giden şeyleri saklı tutmayı sonunda başarabilmek oldu. Eskiden başıma güzel bir şey geldiğinde, sanki benim bunu dillendirmem yaşadığım olayı daha gerçek kılacakmış gibi bir duyguya kapılırdım. Oysa 3 aydır bazı şeyleri sadece kendimle, kız kardeşimle ve çok yakın çevremle paylaşıyorum, buna bağlı olarak başıma gelen güzel şeyler de arttı ve tabii huzur kat sayım da. Cemal Nur Sargut’un bir videosunda görmüştüm; “Teşhir ettiğiniz her güzel ânınız nazara davetiye çıkarmaktır” diyordu. Bazılarınıza bu iddia anlamsız gelebilir. Ancak benim görüşüm, eğer mutluluğunuzu teşhir etmek size solid bir kazanç sağlamıyorsa; örneğin aile saadetinizi paylaştığınızda instagramınız reklam teklifleriyle dolup taşmıyorsa, erkek arkadaşınızı postladığınızda PR giftleri almıyorsanız veya iş başarılarınızı paylaştığınızda LinkedIn tarafından özel bir plaket takdimi yapılmıyorsa şahsınıza -kısacası siz de bizler gibi faniyseniz- yaşamındaki güzellikleri köpürterek sosyal medyada hikaye anlatıcılığı yapmak son derece vasat ve egocentric geliyor bana. E tabii ki ego odağa alınarak yapılan her iş gibi, “nazar” kavramı gelip yapışıyor tüm övündüklerimize. Bazen düşünmüyor değilim; acaba “nazar” kavramı, sosyal adaletimizi sağlamak için kurgulanan bir mekanizma mı diye? Böbürlendiğimiz her şeyin ellerimizden gitmesi için ilk olarak övündüğümüz her şeyi agresifçe göstermek ve sonrasında tüm o “kem göz” sonucunda, böbürlendiklerimizin elimizden gidişini izlemek aslında bir nevi kişisel aydınlanma süreçlerimizi de fasilite ediyor kanımca. Benim bir zamanlar yaptığım gibi, yaşam öykünüzün pozitif uçlarını; karanlıklarınıza tanık olmamış insanlarla paylaşmak; yaşadıklarınızı daha gerçek ve renkli değil, daha kırılgan kılıyor. Dinsel olarak “nazar” var mı yok mu bunu ben bilemem, ancak sosyolojik olarak bu kavramı ayaklarımızın yere basması adına muazzam işlevsel buluyorum.
Eleştirdiğim paylaşımları yapmak bazen hoşuma gitmiyor değil, egomu besliyor sonuçta. Ve ben,” dümdüz bir yoldayım, asla başka bir rotaya sapmam” şeklindeki direct konuşmaların öznesi olamayacak kadar olgunlaştığımı umduğum için, sosyal medyamda paylaştığım ve paylaşacağım içeriklere asla ve kata kefil değilim. Şimdi ikinci bir Instagram hesabı açtım, size de tavsiye ederim. Ayıp olmasın diyerek geri takip etmek zorunda kaldıklarınız varsa benim gibi; yalnızca samimi olarak hayatıyla enterese olduklarını eklediğiniz bir hesap gerçekten size iyi gelebilir. Mutluluğunuza en az sizin kadar sevineceğini bildiğiniz insanlarla interaksiyon içinde olmak, sosyal medyanın tekinsizliğinden de kurtarabilir yanlış yerde onay arayan ruhlarımızı. Ayrıca hem feediniz, algoritma hatasıyla önünüze düşmüş gibi duran içeriklerden arınır; hem de resimlerinizi gördükleri için hayatınıza karışma hakkını saklı tuttuğuna inanan bir kitleyi de ekarte etmiş olursunuz…